Rehberlik

 

Okul Öncesine Merhaba

    

        Çocukluk çağının üç-altı yaş aralığı okul öncesi dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem çocuğun dış dünyayı daha çok keşfetmeye çalıştığı, ebeveynin dışında başka insanlarla daha fazla ilişkiye girdiği, temel becerilerin kazanıldığı önemli  bir zaman dilimidir. Bu dönemde çocuğun bir okul öncesi kurumuna devam etmesi, çocuğun birçok deneyim ve becerileri kazanmasını hızlandırır. Bunlardan en önemlileri çocuğun sosyalleşme becerisi kazanması ve okul dönemine hazır edilmesidir. Bunun yanında okul öncesi kurum yeni arkadaş çevresi ve planlı oyun ortamı sunarken temel prensip olarak merakı uyandırmak ve sürdürmek ve de öğrenmeyi sevdirmeyi hedefler.

        Okul öncesi kurum bütün çocukların ilgisini çeken bir ortam olsa da, her çocuğun okula alışma süreci farklı olabilir. Yeni bir ortama alışma süreci çocuğun daha önceki tecrübelerine bağlı olarak değişir. Çocuğun daha önce tanıdığı, alışık olmadığı bir ortamda bulunması kendisinde sıkıntı oluşturabilir. Bu doğal bir süreçtir. Bazı çocuklar okula hiçbir sıkıntı olmadan alışırken bazıları için bu geçiş süreci daha zor olur. Burada çocuğun mizacı, evde geçirdiği zaman dilimi, ebeveynin çocuğa karşı tutumu ya da evde bir kardeşin oluşu gibi birçok durumdan  etkilidir. Genellikle birkaç hafta sonra çoğu çocuk bu yeni düzene alışır.

        Okul öncesi kurum, öğretmen ve ebeveyn işbirliğiyle çocuğun okula alışmasına yardımcı olunur ve yeni ortamında çocukta güven duygusu oluşturulur. Bunu başarmak için okulun ilk güçlerinde ebeveyn olarak siz kaygılı görünmeyin. Kaygı bulaşıcıdır, siz kaygılı olursanız çocukta kaygılanır. Çocuğunuzun okula rahat alışması, sizden kolay ayrılabilmesinin ilk koşulu sizin ondan ayrılmaya hazır olmanızdır. Siz hazır olduğunuzda çocuğunuzda hazır olucaktır. Okulun ilk günlerinde çocuk okulda uzun saatler kalmamalı. Ayrılırken hoşçakal demeyi unutmayın. Asla habersiz ayrılmayın. Çocuk kimden kolay ayrılıyorsa okula o kişi bıraksın. Çocuğa söz verilen okula geliş ve gidiş saatlerine dikkat edin. Size kısa gelen bekletme süresi çocuğunuza saatler gibi gelebilir. Bazen okula çabuk alışan çocuklarda birkaç hafta sonra okula gitmek istememe görülebilir, bu durum endişelenmeyi gerektirmez. Siz çocuğunuzu kararlılıkla okula götürmeye devam edin. Uyku düzeni oluşturun, günde en az on- onbir saat geceden uykusunu alması sağlayın. Çocuğunuzla buluştuğunuzda hergün çocukla en az yarım saat özel vakit geçirin. Bununla birlikte ailecek birlikte geçirilen zamanı da ihmal etmeyin. Uykusunu almış, okul dışındaki zamanlarında ebeveyninin ilgi ve dikkatini almış bir çocuk okula geldiğinde mutlu bir şekilde eğitimine devam edecektir. 

        Yeni eğitim ve öğretim yılında bütün çocuklarımızla sevgi dolu başarılı bir yıl geçirmek dileğiyle.

ÖZEL KÜÇÜK ÇAMLICA ANAOKULU

REHBERLİK BİRİMİ

 

 

Yaygın Ana- Baba Tutumları

            

            Anne babaların genel çocuk yetiştirme davranışları dediğimiz ebeveyn tutumları çocuğun benlik kavramını, yani şimdi ve yetişkinlikte kendisini nasıl bildiğini, şekillendirir. Benlik saygısının tohumları ailede atılır. Ana- babada itici tutumlar varsa çocuk kendini değersiz bulmasına neden olur. İstenen davranışları gösteren çocuk desteklendiğinde, onaylanan ve onaylanmayan davranışların ayrımını yapabilir. Okul öncesi dönemde çocuğun sosyoduygusal gelişimi ebeveynini çocuk yetiştirirken kullandığı tutum ve davranışlardan olumlu ya da olumsuz olarak etkilenir. Ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

·           Çocuk daha dünyaya gelmeden önce anne babanın hayalinde belirli bir çocuk modeli vardır. Çocuk eğer bu beklentileri karşılamıyorsa ebeveyn tarafından çocukla ilşkilerde reddetme tutumları oluşur.

·           Çocuklarının cinsiyetlerinden ve sayısından memnun olan ebeveynler çocuklarına karşı daha olumlu ilişkilerde bulunurlar.

·           İçinde yaşadığımız kültür çocuk yetiştirmede ebeveynlerin tutumlarını şekillendirir.

·           Ebeveynlik rolünü benimsemiş, çocuklarına karşı ilgili, kendilerine bu konuda güvenen anne babaların çocuklarıına karşı tutumları daha olumludur.

·           Anne babaların kendi çocukluk yıllarındaki yetiştiriliş biçimlerinden etkilenirler.

·           Eşler arasındaki ilişki anne babanın çocuklarına karşı davranış ve tutumları etkiler.  

·           Ebeveynlerin geşmişte yaşadıkları bazı deneyimler çocukları hakkında bazı projeler ve hedefler oluşturmasına etken olur.

            Davranış problemlemleri gösteren birçok çocuk aile ilişkileri iyi olmayan, başarısız anne baba çocuk ilişkisinin sonucudur. Bunun aksine uyumlu çocukların aile ilişkilerinin iyi olduğu görülür. Çocukluk  dönemini iyi aile ilişkileriyle geçiren çocuklar ergenlik dönemini daha sorunsuz yaşarlar. Araştırmalar DESTEKLEYİCİ YETKİLİ VE GÜVENİLİR TUTUMun çocuk yetiştirmede en başarılı sonuçlar verdiğini göstermiştir. Şimdi bütün tutumlara kısaca bakalım

BASKICI OTORİTER TUTUM

            Ebeveyn çocukların davranışlarını hiç esnemeyen ölçütlere göre biçimlendirir. Çocuğu sürekli denetler ve yargılar. Baskıcı ve itaat odaklıdır. Kurallar üzerinde tartışmaya yer yoktur. Çocuğun istek ve gereksinimleri dikkate alınmaz. Aile ilişkilerinde nasıl düşünülüp davranılması gerektiğini belirleyen katı kurallar vardır. Ebeveyn en iyiyi ve doğruyu bildiği gerekçesiyle çocukla iletişime gerek duymaz. Baskıcı ve otoriter ebeveyn tutumuyla yetişen çocukların sosyal ve iletişim becerileri zayıf olur. Kendilerine karşı saygıları  düşük, güvensiz ve çekingen olurlar.

GEVŞEK TUTUM

           İhmalkar ve Aşırı Hoşgörülü tutum olmak üzere ikiye ayrılır:

1.İhmalkar Tutum

           Bu tutumda ebeveyn çocuğun yaşamıyla ilgili değillerdir. Kendi sosyal yaşamları çocuklarından daha önemlidir. Bu tutumla yetişen çocukların sosyal yönü zayıftır. Çevresindeki kişi ve eşyalara zarar verirler, saldırgandırlar.

2.Aşırı Hoşgörülü Tutum

           Aşırı hoşgörülü ebeveynler çocuklarının karşısında teslim olurlar. Çocuklarının isteklerine karşı kolaylıkla boyun eğer ve onları şımartırlar. Bu tutumu sergileyen ebeveynler çocuklarına fazla özgürlük tanıyarak denetimsiz davranışlarda bulunurlar. Bu tutumla yetişen çocuklar benmerkezciliği körüklenmiştir. Kendi davranışlarını kontrol edemeyen, arkadaşları arasında kabul görmeyen, doyumsuz ve kuralların ve sınırlı özgürlüğün olduğu ortamlardan hoşlanmayan çocuklardır.

AŞIRI KORUMACI TUTUM

           Aşırı korumacı tutum gösteren ebeveynler çocuklarını yetiştirirken gereğinden fazla kontrol ve özen gösterirler. Çocuklarının büyümesine izin vermeyerek bebekleştirirler. Bu tutum genelde annenin evliliğinde bulamadığı doyumu çocuklarıyla olan ilşkilerinde aramaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Bu çocuklar anneye bağımlı, sosyal gelişimleri zayıf olur. Aşırı korumacı tutum içersinde olan ebeveynler ileriki yıllarda çocuklarından yüksek beklentileri olur.

TUTARSIZ ve KARARSIZ TUTUM

         Tutarsız ve kararsız tutum sergileyen ebeveynler uygun davranış konusunda çocuğu ikileme düşürürlerç

         Aynı davranış bir seferinde ödüllendirilir, diğerinde cezalandırılırsa yada bir davranış anne tarafından başka, baba tarafından başka değerlendirilirse, çocuk hangi davranışın uygun oldugunu belirleyemez.

DESTEKLEYİCİ-YETKİLİ ve GÜVENİLİR TUTUM 

          Bu tutumda olan ebeveyn çocuğu desteklemekle beraber sınırlar koyar. Ebeveyn ve çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır. Ebeveyn çocuğa karşı ilgili, sıcak ve aktif dinleme halindedir. Anne baba çocuğa denetimi ve sevgiyi bir arada verir. Çocukla beraber ortak faliyetlerde bulunulur. Ebeveyn çocuğu olduğu gibi kabul eder, gelişimini destekler. Bu ebeveyn tutumunda çocuğa makul sınırlar içinde özgürlük verilir. Bu tarz tutum gösteren ebeveynlerin çocukları kendi başına karar verebilen, kararının sorumluluğunu yüklenen, kendi benlik saygısı yüksek, özgüvenli, kendisi olarak gelişmiş, kendine özgü anlayış ve görüşlerini ifade edebilirler. Sıcak bir etkileşim, sevgi ve ilgi ortamında çocuk ebeveynin onayını almada isteklidir, sevgisini kaybetmekten korkar, anne babanın standartlarına uymak için çaba sarfeder. Sık sık akıl yolunu göstererek açıklamada bulunulması çocuğun toplumsal kuralları içselleştirmesine yardımcı olur.

         Duyarlı ve sıcak yaklaşımla çocuk olumlu duygular içersinde olur ve daha çok itaat etmek ister. Çocuğun gereksinimlerine duyarlı olunduğunda kendini güvende hisseder, kaygı taşımaz ve kişilerarası ilişkileri iyi olur. Sevgisiz ya da fiziksel ceza verilerek büyüyen çocukların kaygı durumları yüksek ve mutsuz olurlar. Saldırgan davranışlar karşısında bu çocuklar daha büyük öfke nöbeti geçirirler. Aynı zamanda saldırganlığı model alarak bunu ev dışına, arkadaşlarına taşırlar. Başarılı bir ana-baba-çocuk ilişkisinde ebeveynler çocuğun gelişim evrelerini tanımalıdır. Ebeveynler her çocuğun biricik olduğunu, herkesten farklı, bağımsız, kendine özgü zeka ve kişilik özellikleri olan bir birey oldugunu kabul etmelidir. Anne babalar çocuğa karşı davranışlarında dengeli, tutarlı, kararlı olmalılar. Ebeveynler çocuklarına kendi içlerinde barışık, huzurlu ve sağlıklı bir model olmalılar.

 

Destekleyici Yetkin ve Güvenilir tutumda:

·         Ebeveyn çocuğun yaşına ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunur, kendi tutkuları yerine çocuğun ilgi ve yeteneklerini göz önünde bulundurur

·         Çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eder ve onunla olumlu ilişki kurmaya çalışır

·         İç denetim ve ahlak gelişimine ortam hazırlar; olayların sonuçlarıyla çocukları başbaşa bırakır

·         Hak ve özgürlüklerin sınırlarını öğretir

          Sonuç olarak çocuk yetiştirmede ana-baba tutumları çocuğun kişiliğini, benlik saygısını, kişiler arası ilişkilerini şekillendirir. Mükemmel tutum bilinmemekle beraber, destekleyici-yetkili güvenilir tutum en iyi sonuç verdiği görülmüştür. 

ÖZEL KÜÇÜK ÇAMLICA ANAOKULU

REHBERLİK BİRİMİ

 

 

 

Benlik Saygısı

 

        Benlik saygısı kişinin kendisi için önemli olan kişilerin kendisini nasıl gördüğüne ilişkin algısıdır. Benlik saygısı kişinin duygusal, sosyal ve akıl sağlığının oluşmasında ve korunmasında bununla birlikte kişinin beden sağlığında ve okul başarısında önemli bir rol oynar. Bebeklik döneminde çocuğun ebeveynle geliştirdiği güvenli bağlanma çocuğun kendini değerli hissetme duygusunu yerleştirir. Erken çocukluk döneminde yerleşen benlik saygısının ergenlik ve yetişkinlikte de etkileri görülür. Sağlıklı benlik saygısı başkalarının zararı pahasına kendini iyi hissetmek ve bencil olmak değildir. Hatta o şekilde davrananların sağlıklı benlik saygıları yoktur, kendilerini daha iyi hissetmek için bencilce davranırlar. Benlik saygısı çocuğa sevgiyle, özenli iletişimle beslenebilecek bir duygudur.

        Benlik saygısı duygusu bebeklik ve ilk çocuklukta yaşanılan deneyimlere ve çocuk için hayatındaki önemli kişilerin üzerindeki etkilerine bağlıdır. Çocuğun hayatındaki önemli kişiler çocuğun kafasında canlandırdığı, olmak istediği ideal ben resmini etkiler. Çocukluğun başlarında benlik saygısı değişkendir ve etraftaki kişilerin çocuğun söylediği ve yaptıklarına verilen tepkilere bağlıdır. Çocuklukta yaşanan deneyimler olumlu ise kişi yetişkin olduğunda kendini gerçekçi değerlendirebilir ve olumlu benlik saygısı özümser.

        Çocukların kendilerini değerlendirmeleri kendi davranışlarının, yeteneklerinin ve tercihlerinin sonucuyla bağlantılıdır. Çocuklar genellikle kendilerini olumlu değerlendirirler bazen de birbirine zıt duygular beslerler (değerliyim, akıllıyım, arkadaşlarım beni sever gibi). Farklı zaman ve durumlarda benlik saygısında değişiklikler olabilir. Uğraşılan işin çeşidine, o andaki duygu duruma ve karşıdakinin tutumuna bağlı olabilir. Değişiklikler sağlıklı benlik saygısı için normaldir.

        Toplumsal ve duygusal mutluluğun temelinde yedi önemli öğe vardır ve bunlarla sağlıklı benlik saygısına ulaşılabilir. Çocuk büyürken bu öğelerden bazıları daha önemli olabilir. Bu öğeler:

Kendini tanıma: Ben kimim ve toplumdaki yerim neresi sorularına yanıt aramaktır. Bunu yaparken görünüm ve kişilik olarak başkalarından farkım ne? Başkalarıyla ortak ilgi alanım neler? Kişiliğin çok yönlü olduğunu bilmektir.

Kendisi ve ötekiler: Başkalarıyla işbirliği yapmak, olaylara bir başkasının gözünden bakmaktır. Başkalarının görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmaktır. Duyguları tanıma ve onları ifade etmeyi bilmektir. Düş kırıklığına katlanabilme, duyguların altında ezilmemek için duygusal esnekliği geliştirmektir. Duyguları bastırma, yok sayma ya da uygunsuz davranışlar gösterme yerine onları dile getirmeyi öğrenmedir. Bununla birlikte başkalarının duygularını da tanıma ve kendininkinden ayırd edebilmektir.

Kendini kabul etme: Becerilerini ve zorluk çektiği alanları bilmektir. Bunu yapabilmek için hata yapmanın doğal olduğunu bazen de doğruların bu yolla öğrenilebileceği kabul etmektir. Kişinin kendi fiziksel özelliklerinden rahatsız olmamasıdır.

Kişisel Yeterlilik: Hayatın çoğu zaman zor olduğunu fakat her zaman bir çıkış yolunun olduğunu anlamaktır. Karşılaşılan zorluklarla kendisinin baş edebileceğine inanmaktır. Başkalarının kendisiyle ilgili değerlendirmelerini daha az önemsemektir.

Kendini İfade etme: Birbirimizle nasıl iletişim kurduğumuzu anlamaktır. Kişinin kendisini daha iyi ifade edebilme ve başkalarını daha iyi anlamak için sözcükleri daha iyi kullanmanın yanında beden dilini de anlamayı öğrenmesidir.

Özgüvenli olma: Seçim yapabilmektir. Yaşamda beklenilmeyen durumlar olabileceğini kabul etmek, sorunları çözerken farklı yöntemler deneyerek gerektiğinde taktik değiştirebilmektir. Kişinin kendi düşüncelerini dile getirmeye hakkı olduğunu bilmesidir.

Kendinin farkında olma: Geçmiş ve gelecekle ilgili kaygıları bırakıp dikkati şimdiye ve burada olmaya vermektir. Ortaya çıktığında tanıyabilmesi için kişinin duygularını ve bedenini dinlemeyi öğrenmesidir. Duygusal, zihinsel ve fiziksel değişikliklerin yaşamın doğal bir parçası olduğunun farkında olmasıdır.

          Hayatın getirdiği zorluklar karşısında çocukların benlik saygılarını korumaları ya da zedelenmiş saygılarını yeniden kazanmaları için birçok şey yapılabilir. Aileler olarak çocuklara yapılabilecek desteklerden bazıları şunlardır:

 

-Onların bir birey olarak benzersiz olduklarını kabul eder, başkalarıyla kıyaslamayız

 

 -Sözlerimizin ve davranışlarımızın çocuğun benlik saygısını etkilediğini bilir ve o doğrultuda hareket ederiz

 

 -Çocuğun davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini anlaması için ona yardımcı oluruz ve bu konuda iyi bir model oluruz

 

 -Kendileriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapmalarına yardımcı oluruz, yeteneklerini ve geliştirmesi gereken alanları gözlemler ve desteklerken baskı kurmayız

 

            Benlik saygısı aile içi bir konudur. Çocuğun benlik saygısı ebeveynin genel çocuk yetiştirme tutumundan etkilenir. Çocuklarla iletişim kurarken konuşmaktan çok onları dinlemek, konuşurken sen yerine ben dilini kullanmak yararlı yaklaşımlardır. Sağlıklı bir benlik saygısı için ben olma ve ait olma duygusu yaşamsal önemdedir. Çocuklar kendileriyle alakalı hikayeleri defalarca duymak isterler. Kendimizi tanımanın esas yolu budur. Çocuklarla oyun oynayın. Oyunlar çocuklara davranışlarının sonucunu yaşamayı, yargılanmadan, başarısız olma duygusu yaşamadan, farklı becerileri deneme ve bunların sonuçlarını görme fırsatını verir. Çocuk oyun oynarken hayal gücünü çalıştırarak sorun çözmeyi, oyun sırasında yaşamda karşılaştıkları zorlukları anlatmayı ve anlamayı öğrenirler.

ÇOCUKLARDA SAĞLIKLI BENLİK SAYGISINI DESTEKLEMELERİ İÇİN YETİŞKİNLERE ÖNERİLEN YOLLAR

SEVME ZAMAN AYIRMA GÜVENME OYUN OYNAMA

DİNLEME GERÇEKÇİ BEKLENTİLERE SAHİP OLMA ÖVME

DAVRANIŞLARI TANIMLAMA ARKADAŞLIĞI TEŞVİK KABUL ETME

OLUMLU İSTEKLERDE BULUNMA DUYGULARI KABUL ETME

KÜÇÜK ZAFERLERE DİKKAT ETME SAYGI GÖSTERME ORTAKLAŞA SORUN ÇÖZME

ÖDÜLLENDİRME BAŞARILARI KUTLAMA CESARET VERME

UYGUN DAVRANIŞA MODEL OLMA EMPATİYLE YAKLAŞMA

UYGUN SORUMLULUK VERME BİRLİKTE ZAMAN GEÇİRME SINIRLARI TANIMLAMA

 

YARARLI

YARARSIZ

Doğrudan davranışa övgü. (Oyuncaklarını toplamışsın, aferin sana)

Övgüyü olumsuzluk ekleyerek niteliğini bozma. (Oyuncaklarını yerine koymuşsun, aferin sana. Neden her zaman bunu yapmıyorsun)

Sözsüz onaylama: tebessüm, göz kırpma

Yalnızca sorun olduğu zaman ilgi gösterme

Söylenen sözcüklerin basit ve yalın olması

Karmaşık ve anlaşılmaz sözcükler kullanma

Küçük başarılara dikkat etme ve hakklarında olumlu sözler söyleme. (Oyuncaklarını yerine koymaya dikkat etmişsin)

 

 

Yalnızca büyük başarıları görme

 

Neden övüldüğü belirsiz olması (Aferin, Cici kız)

 

 

 

İstenen davranışı doğru, az ve öz tanımlama

 

Kendi yanlışlarını itiraf edip özür dilemeye hazırlıklı olma

 

 

 

 Utangaç, beceriksiz gibi sözcüklerle etiketleme

 

 Beklenen davranışı yerleştirmek için belirsiz ve genel sözcükler kullanma (Güzel davran)

 

Kendini değerlendirmeye yönlendirme. (Ödevini kendine hatırlatmak için ne yaptın)

Belirsiz ve gerçekçi olmayan hedefler belirleme. (Öğretmeninin söylediği her şeyi hatırlamalısın)

Ben iletileri kullanma. (Kardeşine yardım ettiğin için seninle çok gurur duydum)

Sen iletileri kullanma. (Bazen beni çok kızdırıyorsun)

Çocuğun duygularını kabul etme. (Şu anda üzgünsün)

Çocuğun duygularını görmezden gelme ya da hafife alma. (Saçmalama, ağlayacak ne var)

Kuralların ve sınırların tutarlı ve net olması

 

 

Aşırı koruyucu ya da eleştirel olma

 

Artık işe yaramayan kuralları esnetmeme

 

Yaratıcı sorun çözme yolları bulmada çocukla işbirliği yapma

Çocuğa ne yapacağını söyleme

Gerçeğe uymasa da çocuğun isteğini kabul etme.

(Dört elim olsaydı ne iyi olurdu değil mi, ikisiyle alışveriş torbalarını taşırdım, diğerleriyle de senin elinden tutardım. Dört elle başka neler yapabiliriz)

Aşırı derecede pratik ve her zaman gerçekçi olma. (Şimdi seni kucaklayamam. Dört kolum yok)

İsteklerinizde dürüst ve açık olma. (Paltonu ve eldivenlerini şimdi giymeni istiyorum. Servis beş dakika içinde gelecek)

Amaçları anlaşılması zor sözcüklerle anlatma. (Haydi hazırlan)

Zor, kolay gibi yargılamayan sözcükler kullanma

İyi, berbat gibi yargılayıcı sözcükler kullanma

Olumlu sözler söyleme. (Yavaş yürü)

Olumsuz sözler söyleme. (Koşma)

 

Kaynak:

Plummer, Deborah M., Benlik Saygısı

ÖZEL KÜÇÜK ÇAMLICA ANAOKULU

REHBERLİK BİRİMİ

 

 

Çocuklarda Ahlaki Gelişim

 

Ahlaki gelişim insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde ne yapması gerektiğine dair düşünce ve duygularının gelişimidir. Vicdan ise insanda doğru ve yanlışın iç düzenlemesidir. Araştırmalar küçük çocuklarda da vicdanın varlığından söz eder. Çocuklar neyin ahlaki olduğunu anlamaya çalışan ahlaki çıraklardır. Bu konuda onların doğru rol modellerine ve rehberliğe ihtiyaçları vardır. Anne-babaların çocuklarıyla yaptıkları sohbetler, ilişkilerinin kalitesi çocukların ahlaki gelişimine katkıda bulunur. Çocuklar günlük yaşamdaki ebeveynleriyle olan ilişkilerinden karşılıklı sorumlulukları öğrenirler. Anne-babanın yükümlülükleri çocuğa iyi bakmak ve gelişimlerini desteklemesi iken çocukların sorumlulukları ebeveynin isteklerine itaat etmek ve onlarla olumlu bir ilişki sürdürmektir.

Ahlaki gelişme hakkında sohbetler çocuklar için faydalıdır. Bu sohbetlerin konuları önceden yapılan doğru ya da yanlış davranışlar hakkında olabilir, çocuğu tahrik edici bir durum hakkında olabilir, davranışlarına dikkat etmesi gereken bir yere gidecekse onunla alakalı olabilir, ya da çocuğun duygusal anlamda baş edemediği bir durum hakkında (mesela öfkelenen bir arkadaşına karşı nasıl davranabilir) olabilir. Bununla birlikte çocukların hazzı geciktirmeyi (sabretmek gibi) öğrenmesi çocuklarda öz kontrolü geliştirmesi açısından önemlidir. Öz kontrolü güçlü olan çocuklar başkaları tarafından doğru olmayan davranışlara kışkırtılmaya daha dirençli olurlar. Küçük yaşta edinilen bu beceri çocuğun ilerideki kişisel ve sosyal yaşantısını önemli ölçüde etkiler.

Ebeveynlerin çocuklarıyla yakın ve olumlu ilişki içerisinde olması hem anne-baba için hem de çocuk için sağlıklı ve birçok açıdan kolaylaştırıcı bir etmendir. Çocuklarıyla sıcak ve olumlu ilişkisi olan anne-babaların kendi değerlerini ve toplumsal kuralları çocuklarına gerçek anlamda öğretmeleri kolaylaşır. Gerçek anlamda ifadesinden kuralların içselleştirilmesinden bahsediyorum. Çünkü, olumsuz ilişkinin olduğu ortamda çocuklar kuralları içselleştiremez, sadece durumu geçiştirmek için kurallara uyar. Halbuki kuralları ve ahlaki değerleri duruma koşullu olmadan, kimse sizi görmese de uygulamak bu değerlerin içselleştirilmesidir, kimse sizi görmediği için ahlaki ve toplumsal bir kuralı çiğnememek gibi. Araştırmalarda bebeklik döneminden itibaren çocuklarıyla olumlu etkileşim içinde olmanın aynı zamanda çocuklarını disiplin ederken sıkça güç gösterisinde bulunmamanın çocuklarda kuralları içselleştirme arasında ilişki bulunmuştur.

Çocuğun yapabileceği yanlış davranışlar karşısında ebeveynin çocuğunu bilinçli olarak o yanlıştan engellemesi önemli bir anne-baba davranış tekniğidir. Küçük çocuklarda bu çocuğun dikkati dağıtılarak yapılabilirken, daha büyük çocuklarda değerler ve kurallar hakkında konuşularak yapılır.

Ahlaki gelişimde hem olumlu hem de olumsuz duygular etkilidir. Çocuklar bazen ebeveynleri tarafından cezalandırılmak istemedikleri için, bazen de onların şefkatini kaybetmek istemedikleri için anne-babanın istediği davranışları yaparlar. Anne-babalarını taklit eder, onlarla özdeşleşir, ve onların yaptığı doğru veya yanlışları öğrenirler. Bununla birlikte, çocuğun istenilen bir davranışı devam ettirmesi ve onu tekrarlaması isteniyorsa, ödüllendirme yapılmalıdır. Çocuğun davranışını takdir etme, aferin deme, kucaklama, başını okşama veya öpmeyle sevgi gösterme en verimli ödüllerdir. Küçük maddi ödüllerde verilebilir fakat büyük maddi ödüller genellikle işe yaramaz. Çocuğun ahlaki olarak uygun olmayan davranışları ise cezalandırılmayla da ortadan kalkabilir. Fakat cezanın olumsuz yan etkileri olduğundan mümkün olduğunca az ve duruma uygun olarak kullanılmalıdır. 

ÖZEL KÜÇÜK ÇAMLICA ANAOKULU

REHBERLİK BİRİMİ